Mehmet MISIRLIOĞLU
İnşaat Mühendisi
mmisrlioglu1@hotmail.com
Milli Mücadelede Kilis
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşında sonra Almanlarla birlikte yenik düşünce, Osmanlı Devleti ile İtilaf devletleri arasında 30 Ekim 1918 de Mondoros Mütarakesi imzalandı. 3 Kasımda Musul, Kerkük İngiltere tarafında işgal edildi. İngilizler Çanakkale boğazını iki taraftan işgal ettiler. İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunanistan gemilerinden oluşan bir filo İstanbul’a geldi. Antakya Halep, Antep, Urfa, Kilis, Maraş önce İngilizler daha sonrada Fransızlar tarafından İşgal edildi
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesiyle İzziye ve Okçu İzzeddinli'ye bağlı pek çok köy Suriye sınırları içinde kalmıştır. Bunlardan bazıları; Hıdıryanlı, za 're, Bülbül, Kurna, Hayamlı, Karkın, Bali Obası/Baliköy, Şeyh Horoz köyleridir. Com nahiyesinin Amik ovasında kalan birkaç köyü hariç tamamı Suriye sınırları içindedir.
Mütarekeden sonra bölgenin Fransız hakimiyetine verilmesinin ardından başta Kilis olmak üzere İslahiye, Maraş ve (Gazi)Antep Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Güneyden Adana ve Maraş'a giden yolların üzerinde bulunan Okçu İzzeddinli Nahiyesi, bu coğrafi mevkii dolayısıyla stratejik bir önemi haizdi. Okçu İzzeddinli Nahiyesi halkı Fransızlara karşı ilk direnişi göstermiştir. Kilis ve İslahiye'nin işgali üzerine buralardan kaçan Müslüman halk İzzeddinli bölgesine sığınmıştır. Bu sıralarda Aşiret Reisi Sapkanlı köyünden Hacı Hannan Ağa, müdafaanın ancak silahla mümkün olabileceğini ifade ederek, aşirette eli silah tutanların silahlarıyla birlikte toplanmalarını, silahı olmayanlara da Halep'ten silah satın alınarak silahlandırarak çete adı verilen müfrezeler kurdurmuş ve silahlı mücadeleyi başlatmıştır.
Şubat 1919 başlarında Tahtaköprü mevkiinde pusu kurmak üzere olan birkaç düşman askerine ateş açılarak biri öldürülmüş, ikisi de esir edilerek ilk çarpışmalar başlamıştır
Kırzıoğlu, a.g.e., s. 40. Görüldüğü gibi Milli Mücadelede İlk Kurşun 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgali sırasında Hasan Tahsin tarafından attlmamışttr. Bundan çok önce Anadolu'nun değişik bölgelerinde ilk kurşunlar atılmış ve mücadele başlamıştır. Mesela Antakya'nın Dönyol kazasında ilk kurşun 19 Aralık 1918 tarihinde atılmıştır. Bkz. Kadir Aslan; Milli Mücadelede Dörtyol, Hatay, 1991, ayrıca Süleyman Hatipoğlu; "Milli Mücadele'de Dönyol ve İlk Kurşun", Sosyal Bilimlerde Araştırma Dergisi, S. 5, (Mart 1992) Ankara, 1992. Buradan da anlaşılacağı gibi, ilk kurşun sadece İzmir'de değil, işgale uğrayan hemen her yerde atılmıştır. Her bölgenin ilk kurşununu atan bir kahramanı vardır. Belgenin ifadesinden de anlaşılacağı gibi, Okçu İzzeddinh bölgesinde de ilk kurşun, Şubat başları 1919 tarihinde atılmıştır.
Nitekim Hacı Hannan Ağa'nın TBMM'ye gönderdiği ve aşağıda metni verilen mektubunda da görüldüğü gibi, "Türk hakimiyet-i milliyesinden ve o mukaddes hilalin himayesinden ayrılmamak maksadıyla her yerden evvel müdafaa-i vatan ve hakimiyet yolunda hükümet ve orduca malum vakayi-i mücadele ve mücahedatında bulunduğu" ifade edilmektedir.
"Okçu İzzeddinliler Namına Reisleri Hacı Hannan Ağa Tarafindan Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine Takdim Olunan İstida.
Gazi Ayıntab livasının Kilis kazası mülhakatından Okçu İzzeddin havalisi ecnebi işgali bidayetinden beri 22.10.1921 itilafina değin Türk hâkimiyet-i milliyesinden ve o mukaddes hilalin himayesinden ayrılmamak maksadıyla her yerden evvel müdafa-i vatan ve hâkimiyet yolunda hükümet ve orduca malum vakayi-i mücadele ve mücahedatında bulunduğu halde sözkonusu itilafin çizeceği mütareke hattı ile ikiye bölünmek istenilmektedir. Tahdid-i Hudud Komisyonu Türkiye Hey 'eti tarafindan havalimizin ehemmiyet-i mevkiiye ve aşiretimizin vatanı fedakârlık neticesi itilaf-ı hükümet ile aralarında kanlı intikamların bulunması nazar-ı dikkate alınarak Fransız Hey'etiyle uyuşulamayıp, havalimizi uzlaşmaz halde bırakarak komisyon müzakeratı tatil edilmiştir. İddia-yı meşrumuz, Suriye Fransız Fevkalade Komiserliğince de düşünülerek tanınıp uyuşulmak için ikinci bir komisyon teklifinde bulunmasını neticelendirmiştir. SilahımızIa, kanımızla fedakârlığımızla hak kazandığımız Hükümet-i Milliye-i Meşruamızın hâkimiyetine karışmak şerefinden bizlerin mahrum edilmesine çalışmak bir vazife-i milliye ve farıze-yi diniyedir. Kurtuluşunu istediğimiz mütebiiki köylerimiz Fransızlarca da ehemmiyeti haiz olmayan küçük köylerden ibarettir.
Meydan-ı Ekbez'le Mersavi arasındaki Sultan Murad zamanında küşad edilmiş olan İskenderun-Azez ana yolu üzerinde; Yassı Pınar, Çeşme Yokuşu. Meydanlı Yazısı ve Deresi, Şeyh Halid, Gürzil Dağı, Kırmızı Dere, BubekiBebek Uşağı, Avkanlı Çeşmesi, Şeyh Horoz Takımı, Abudun Deresi adlı yerlerden geçen tariki takiben çekilecek bir hat köylerimizi kurtaracak ve verilmesi yüzünden atide çıkacak büyük fadalı hadiselerin önünü almış olacaktır. Çünkü Türk hâkimiyetinden ayrılmamaya ahd ve misak etmiş olan ve bu uğurda bunca fedakârlık sahneleri gösteren aşiretim ecnebi himaye ve idaresine giremez ve girmeyecektir. İşte Hey'et-i Vekile-i Millet'den evvela istiramım hududumuzun bu suretle tesbitidir.
. "Hakimiyet ve istiklal hakkını müdafaa silahı, ilk önce olarak Kürt Dağı 'nın Okçu İzzeddin nahiyesinde aşiretin reisi Şeyh İsmail-zade Hacı Hannan Ağa tarafindan 335 Şubatının bidayetinde Tahtaköprü adlı yerde görülen üç Fransız zabitine ateş etmekle patlatılmış ve artık mücadelat ve mücahedat-ı milliye o havalide bunun üzerine tevali ile 22.10.1920 tarihli i 'tilafa değin temadi etmiştir, Ertesi gün kayıplarını aramak için Meydan-ı Ekbez'den gelen 150 civarındaki düşman askeriyle müsademeye girişilmiş, düşmana 11 ölü ve 20 kadar yaralı verdirilerek, Meydan-ı Ekbez'e geri dönmeye mecbur edilmişlerdir. Şubat ortalarında İslahiye'den gelen tren Tahtaköprü boğazında tahrip edilmiş ve düşman geri dönmeye mecbur edilmiştir.
En ciddi müsademe 18 Mart 1919 tarihinde bugün dahi bölge halkı arasında tarih başı kabul edilen ve "Hisar Harbi" olarak bilinen müsademedir. Aşağıda künyesi verilen Risale, bu olayı şu şatırlarla vermektedir.
"Kilis havalisi Kuvva-yı Milliye kumandanı Polat Bey Bilanki karyesinde teşkilat yaparken, Kilis Müdafa-i Milliye Hey'etinden Hacı Şerif oğlu Mehmet ve Dabisoğlu Sakıb ve Hacı Tahir oğlu Mehmet Efendiler Okçu İzzeddinlilere muavenet için Bey akrabasından Hacı Hannan Ağa 'nın karargahına geldiklerinde düşmanın fevkalade mücehhez bir taburluk kuvvetinin Racu' dan hareketini haber almakla tertibata başlanılmış düşman Hayamlı'dan Aliger tarikiyle Çerçili içinden Hisar ve Şingil ve Beyobası mabeynine muvasalatta her taraftan abluka edilip sabahın saat birinde müsademeye başlanılmıştır.
Karacalı Nahiyesinden İsmail Ağa riyasetindeki çete müfrezesi vaktinde yetişip müsademeye iştirak etmişse de Amiki nahiyesinden Ahmet Rüto ve Seydo Ağaların riyasetindeki çeteler, Şikaki çetesi son safhaların devrildiğinde ulaşabilmiştir. Müsademe saat altıya kadar devamında hücum hattına gelindiğinde her taraftan hücuma kıyamla süngü ve kılınç safhasına başlanılmış, iki saat da bu suretle devam eden mücadele neticesi, saat sekizde düşmana mühimmatı terk ettirilerek ve yüzlerce telefat verdirilerek firar ve bozgunluk verilmiştir. 10 kadar alınan esir de Maraş'a Kolordu 'ya gönderilmiştir.
İşbu müsademede Bulamac karyesinden Fat-i Rendi (Güzel Fatma'dan kısaltmadır) namında dul bir kadının ateş arasına atılarak yüksek bir kayaya çıkıp "Ey millet! Bugün yiğitlik günüdür, her kim kaçarsa benim başımdaki dolak başına olsun! Hücum, hücum din yoluna, ırz yoluna ya gazi, ya şehid.." sayhalanyla milleti teşci namelerinde "zılgıd" tabir olunan terennüm ile milli neşidelerle mücahidini hücuma teşvik ve teşci eylemesi, netice-i mücadeleye değin açık mevkiinden kıpranmayıb da bir tehlikeye uğramaması Hafiz-i Mutlak Hazretlerinin eltaf-ı sübhaniyesidir. Aşiretin birçok kadın ve çocukları ateş arasında mücahidine cephane ve su ulaştırmak için mevzilere kadar sokulduklan halde lehü 'l-hamd bir şey olmamışlardır. Mücadelenin son safhalarına Kuvva-yı Milliye Kumandanı Polat Bey müşahade ile muttali olmuştur.
Şehitler: Kilis Hey'etinden Sakıp Efendi, Gülgüman karyesinden Hannan ve Bekir İbiko, Vicli'den Mehmetcik, Bülbül'den Mehmet Çakal ve Mehmet oğlu Mustafa, Çerçili'den on yaşında Mehmet oğlu Mücahit Hamza, Solaklı'dan Bilal Hüso, Topallar'dan Hacı Mustafa oğlu Hüro, Hırs'dan (Şeyh Horoz olmalı) Mehmet oğlu Hasan namında mücahidin ve on kadar yaralı olmuştur".
Mücadeleler bütün yaz boyunca devam etmiştir. Bunlardan en önemlileri Ağustos 1919 tarihinde daha çok Meydan-ı Ekbez ve Tahta köprü civarında geçen müsademelerdir. Bu müsademelerin birinde İslahiye'den gelen bir tren raylann sökülmesiyle ele geçirilmiş, bu suretle düşmana önemli zayiat verdirilmiştir. 1920 yılı boyunca bu tarz müsademeler devam etmiş, düşmanın Maraş ve Antep ulaşım ve ikmal yollan sürekli bir baskı altına alınmıştır. 1921 tarihinden itibaren Fransızlar daha çok Antakya ve Kuseyr civannda meşgul bulunduğundan, bölgede nisbeten sükun sağlanmıştır.
29 Ekim 1919 tarihinde İngilizlerin Antep’teki son irtibat subayı Binbaşı Melis Bir taraftan Antebi tahliye ediyor, diğer taraftan da Fransızlar, Antep-Kilis yolu üzerinde şehre Anteb’i işgal ediyorlardı.
Fransızlar işgal ettikleri her yerde tatbikinde çok kolaylık buldukları bir idare şekli ve az kan dökmek için, işgal ettikleri her yerde öncelikle kendilerine yakın ve halka muhalif mahalli zümreler, kişiler ararlar. Fransızlar; Adana, Antep, Kilis, Urfa ve Maraş da ilk işgallerinde bu muhalifleri bulmakta zorluk çekmedi. General Dölamot bütün bu havali Ermenilerini toplayıp bunları kendi safları arasında savaşa sokmakla yayılmacılığnı ve askeri uzmanı olan arkadaşı Mareşal Peten’nin tavsiyesine uymuş oldu. Mareşal Peten (Müstemlekelermiz) adlı kitabında; “İşgal işlerinde Mahalli insanlardan istifade edileceği zaman seçilecek ve kullanılacak adamların namuskâr insanlarda olması şart degildir.” diyor.
General Dölamot da bölgedeki Ermenileri de toplamış Türk-Fransız savaşında kendi taraflarında çalışmalarını temin etmiş ve bunları silahlandırarak bilfiil mücadeleye sokmuştur. Bu sebeple Antep ve Kilis halkı, karşılarında yalnız Fransızları değil, Ermenileride elde silah görmüştür. Muhite yabancı olan Fransızlar Antep ve Kilis civarında ne gibi askeri hareketlere teşebbüs etmişlerse yerli Ermeniler her vakit kendilerine rehberlik etmişlerdir.
Fransızların bölgeyi işgalinden sonra Antep, Kilis, Nizip’te mitingler yapıldı. Bölgede önce cemiyeti islamiye kuruldu. Daha sonra bu cemiyet Kuvayı milliye adını aldı.
Kilis Kuvayı milliyesi: Eski mebuslardan ve ulemadan Hacı Mustafa efendinin başkanlığında; Aslan, İslam, İsmet, Neşet, Canbolat Zade Nuri, Ali ve Tahir Beyler, Duyunu Umumiye memuru Kâni, Emin Ağa Zade Mahmut, Abdullah (Abuş Ağa) Kazaz Zade Mustafa, Bedestan Şehi Zade Hüseyin, Orman Memuru Mazhar, Burhan Hulusi, Gazeteci Rağıp, Müslüman, Yüzbaşı mütekaidi Mehmet, Muallim Ahmet Mahir ve sair Bey ve efendilerden oluşuyordu.
Musabeyli den ileri gelen ağalardan, Balikli Köyünden Ali Göçeri ailesinden Hasan Ağa, Mısırlılar ailesinde Ökkeş ağa (Mısırlıoğlu) Karbeyaz köyünden Ahmet Ağa,(Çelebi) Murathüyüğü köyünden Ahmet Ağa Kuvayi Milliyenin önden gelen isimlerindeydi.
Mustafa Kemal Paşa, dağınık durumda olan Kuvayii Milliyeyi toparlanması ve birbirleri ile irtibatlı olmaları için Antep ve havalisi Kuvayi Milliyesinin başına Kılıç Ali Paşa yı görevlendirmesiyle, Kılıç Ali Paşa 3. Nisan.1336 da Antep’in Burç köyüne geldi. İlk iş olarak yörenin ileri gelen ve Kuvayii Milliye içerisinden olanlarla toplantılar tertipledi. Dağınık durumda olan Kuvayi Milliyeyi toplayarak güçlendirdi.
Kilis Kuvayii Milliyesi kendisine karargâh olarak Kilis’in Cengin köyünü seçti. Fransız birlikleri üst olarak Kilis’in on kilometre güneyindeki O zaman Kilis’in nahiyesi durumunda olan Katma’yı üst olarak seçti. Fransız birlikleri; 13 piyade taburu, 4 sahra bataryası, 5 dağ bataryası, 15.5 luk batarya, 10,5 luk batarya, ½ suvari alayı, 1 teyyara filosu, 12 000 insan, deve ve at olarak 6 000 hayvanları mevcuttu. Kilis Kuvayii Milliyesinin elinde mavzer ve av tüfekleri vardı.
Fransızlar ne zaman Katma’dan hareketle Kilis üzeri Antep’e gitmek istemişlerse Kilis Kuvayi Milliyesi tarafından engellenmişler ve zayiata uğratılmışlar hatta yenilgiye uğratılarak ellerinden silahları alınmıştır. Kilis ve çevre köylerinin Milli mücadelede tarihimizin gerçekten parlak ve şerefli bir şekilde direnişini vermişlerdir. Şahin Bey, Kilis’ten Antep’e gitmek isteyen Fransızlarla son kurşununa kadar direnmiş ve şehit olması ile Fransızlar Antep’e gitmeye devam etmişler Antep savaşından Aslan Beyin kardeşi Lemi Bey şehit olmuştur
3 Şubat 1920 tarihinde 300 kişilik ve 150 arabalı Fransızlar, Kilis’ten Antep’e giderken Kızılburun tepelerinde Şahin Bey kuvvetleri tarafından Antep’e geçirilmemiş,
Kilis Kuvayı milliyesi tarafından Fransız birliklerine yapılan bazı baskınlar şöyle gelişmiştir;
4 Şubat 1920 de Kilis yoluna hâkim olan milli kuvvetler, telgraf hatlarını tahrip ve Fransızların Kilis’le olan her türlü ulaşımlarını kestiler.
Fransızlar perişan bir halde Kilis’e dönmek zorunda kalmış oldukları olayın acısını çıkarmak aynı zamanda Antep’teki Fransızlara erzak yetiştirmek için hareket ettiler. Kilis Kuvayi Milliyesi, emin kuryeler vasıtası ile bunu günü gününe takip ediyordu. Nihayet Fransızlar 18 Şubatta iki top, bir tank, 8 makineli tüfek ve bin kadar piyade kuvveti ile Kilis’ten ikinci defa hareket hareket etti. Bu kuvvete, iki gün devam eden uzun müsademeler neticesinde yoldan geçemedi ve mağlup olarak Kilis’ dönmeye mecbur kaldılar.
9 Mayıs 1920 de Kilis Kuvayi Milliyesi, Kızılburun tepelerinde toplanmıştı Yıldırım taburu ile 800 kadar mücahit dâhili cephelerde alıkonularak, dizili taburla, 1500 kadar piyade süvariden oluşan bir kuvvetle Binbaşı Hamid Beyin kumandasında olarak 10 Mayıs gecesi Antep’ten hareket etti.
O gün cephelerde bir sukut vardı. Milli kuvvetlerden bir kısım Elmalı ve Akbaba sırtlarını müdafaaya görevlendirilerek geriye kalan nizamiye taburu ile toplar Kızılasar ve Görgün köylerinin batısındaki yola hâkim olan hattı tutarak kuvvetli bir müdafaa hattı tesis ve düşmanı beklemeye başladılar. Kızılburun’daki Kilis Milli kuvvetleri ile Elmalı ve Akbaba’daki hafif Antep kuvvetleri, bu mühim müdafaa hattının ilerisinde bir perde vazifesi görecek ve düşmanı Görgün ve Küçük kızıl asar sırtlarına çekecektir.
9 Mayısta kuvvetli Fransız kolu Kilis’ten hareket etti. Kol, Kızılburun’daki Kilis kuvvetleri ile üç saat süren bir çarpışmadan ve onları geri çekilmeye mecbur ettikten sonra ilerleyerek, Kazıklı köyü civarına kadar geldi. Geceyi burada geçirmeye karar verdi. 10 Mayıs 1920 şafakla beraber hareket eden düşman, Elmalı ve Akbabadaki kuvvetlerle harbe tutuştu. Milli kuvvetler, burada tutunamadılar. Düşman, bu iki tepeyi de işgal ettikten sonra yürüyüşüne devam ederek, Görgündeki kuvvetlerle harbe tutuştu. Burada harp akşama kadar devam etti. Artık ilerliyemiyeceğine kanaat getiren kol, geceyi Akbaba Ulumasere’den geçirdi. Bu harp devam ederken, iki Fransız araştırma uçağı durmadan Türk Müdafaa hattını ve top mevzilerini keşif ve düşman koluna rapor atmak suretiyle malumat veriyordu.
Düşman, bu son müdafaa hattını yarıp geçemiyecegine kanaat getirmişti. Geceden bütün nakliye arabalarının istikametini geriye döndürerek Kilis’e dönmeğe hazırlanmış bir halde sabahı buldu.
Sabah saat altıda, arkaya ve yanlara attığı kuvvetli artçılarla Kilis’e doğru dönmeye başladı. Nizamiye taburu ile milli kuvvetler ve topçular tarafından tazyik edilmek suretiyle Kazıklıya kadar gelebildi, geceyi yine orada geçirmeye mecbur oldu. 12 Mayıs 1920 de sürekli taciz ve takip edilerek Kilis’e 15 kilometredeki mesafede Sinap ve Oylum’a kadar geldi. Bu kuvvetli kolun geriye dönüşünü anlayan Kilis’teki Fransızlar Kilis’in Şerhabil tepesindeki topları ile Sinop köprüsü ve Oylum istikametinde nakliye kolunu takip eden milli kuvvetleri bombardıman etmeye etmeye başladılar. İstenilen hâsıl olmuş Antep’teki mahsur Fransızları kurtarmak için hareket eden bir kuvvet tekrar Kilis’e atılmış ve bu geri çekilişte Fransızlara pek pahalıya mal oldu.
Kılıç Ali Bey Yozgat’taki isyanını kimseye bildirmeden hareket hazırlığına başladı. Ertesi gün 11 Mayıs da yerine Kilisli Aslan Beyi yerine vekil ederek Antep’ten hareket etti Kılıç Ali. Daha sonra Kılıç Ali Beyin Antep’te ayrılınca Alay Kumandanı Hamdi (Işıldak) dıştaki, Kilisli Aslan Bey de içteki kumandayı ele aldılar.
Antep’teki mahsur Fransızları kurtarmak için de Kilis’te ki Fransızlar hazırlığı 21 Mayıs 1920 tarihine kadar devam etti. 21 Mayıs sabahı Miralay Debivere’in kumandası altında mühim bir kuvvet Antep’e hareket etmiştir. Bu kuvvet 4. tabur piyade, 2. Bölük süvari, yedi buçukluk dört, dört buçukluk dört top, sekiz makineli tüfek, 12. otomatik tüfek, üçyüz araba, taşıma işlerinde kullanılan yüzeli deve, at, katırdan ibaretti.
Kilis-Antep yolundan hareket edecek olan Fransız kuvvetlerini tevkif etmek için birinci ve ikinci müdafaa hatları Kızılburun sırtları idi. Bu müdafaa hattı otuzuncu kilometreye ve Kertil sırtlarına kadar devam ediyordu. Bu hatlarda Polat Bey kumandasındaki Kilis ve havalisi kuvvetleri bulunacaktı. Debiver sabahın erken saatinde Kilis’ten hareket eder etmez, topçuları Kızıltepeleri dövmeğe başladı. Bu hatta bulunan Polat Bey kuvvetleri zaten yoldan uzakta, kurşun menzilinin dışında bulundukları için, top ateşi karşısında az bir mukavemetten sonra dağıldılar, gerilere çekildiler. Bu kuvvetlerin çekilişinde sonra Fransız kuvvetleri yolu terk ederek Elmalı dağı ile Mızmız tepeleri arasındaki düz sahada ilerledi, Kuvvetlerini iki kısma ayırdı. Bunlardan birisi Geneyik dağına öbür kolu da Akbaba istikametine doğru harekete başladı. Bu kuvvetler ilerledikleri saha üzerinde bulunan ve halk tarafından tahliye edilen köyleri yağma ederek yaktılar.
29/30 Mayıs gecesi Mustafa Kemal Paşadan gelen mütareke emri Antep heyeti merkeziyesi tarafından Kilis ve havalisi kuvayı milliye kumandanı Polat Beye de tebliğ edilmişti. Bu sırada kaymakam Dovil kumandasındaki büyük bir nakliye kolu da Antep’ten Kilis’e hareket ederek ve Mayıs 29/30 gecesini Ulumahsere’de geçirmekte, Polat Bey de Arkık köyünde bulunmakta idi. Kaymakam Dovil kumandasındaki konvoya ertesi gün Kilis Kuvayı milliyesi tarafından bir taarruz tertip edilmiş, buna göre de tertibat alınmış bulunuyordu. Polat Bey, mütareke haberini Fransız nakliye kolu kumandanını Arkık köyüne davet emek üzere Kilis’li Hüseyin Bey isminde bir yedek subayı gönderdi. Hüseyin Bey Dovil’e o akşam Ulumahserede görüştü. Fransız kumandanı, bir zabit göndrecegini vaat ve muayyen bir saat tespit ederek Polat Beye bildirdi. Muayyen saatte her nedense, bu zabit gelmedi. Bunun üzerine Arkıkla Ulumahsere arasında muharebe oldu.
Kilis kuvayı Milliyesi esasen şehrin dışında bulunuyordu. İrfan Beyin Kilis’e hareket hareket ettiği Antep Kuvayı Milliyesi tarafından Polat Beye tebliğ edildikten sonra Kilis havalisindeki Milli kuvvetlerden bir kısmı büyük bir kafile halinde ve nümayişle şehre girdiler. Şehir içinde bunları görmeğe alışmamış olan Fransızlar bu kuvvetin şehre girişinden Kilis’te de bir hadisenin zuhur etmesi ihtimalinden korktukları için bunları tevkif etmek gibi şeraiti mütarekeyi ihlal eden bir teşebbüse giriştilerse de İrfan Bey buna mani oldu. Fakat Kilis Kuvayı Milliye sine mensup olanlar da tekrar şehir dışına çıkmağa mecbur oldular.
Bu esnada Antep ve Kilis’teki Ermenilerle Türkler arasında Milli Kumandanların muvafakatlarile görüşmeler yapılıyor. Her iki tarafta birbirlerine karşı hüsniyet, itimat izhar ediyorlardı. Hatta Kilis’teki Ermeni cemaati, Mustafa Kemal Paşaya şu mühim telgrafı verdiler.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Büyük Millet Meclisi Reisi
ANKARA
Asırlardan beri Hükûmeti Osmaniyenin ziriidaresinde bir rabıtai içtimaiye ve iştiraki menafi ve hissiyatla bir arada yaşamış ve yaşamakta olduğumuz Türkler, hukukumuza riayetkâr hürriyeti mezhebiye ve şahsımıza hürmetle meluf, terakki ve inkişafımıza hadim öz vatan kardeşlerimizdir. Bu uhuvvetin cümlesi tesiratından olarak şehrimiz asayişi olarak şehrimiz asayişi bugüne kadar ihlâl edilmemiştir. Kadimden beri devam eden bu samimiyeti mütekabile ayni aileye mensup etraf arasındaki ahengi uhuvvet kadar sağlam ve lâyezaldır. Binaenaleyh şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrada Türk vatandaşlarımızla beraber camiayı Osmaniyenin bir cüz’ü lâyenfaki olarak yaşamağa azmetmiş olduğumuzdan keyfiyetin alâkalara iblâğını hissiyatı samimanei hürmetkâranemizin kabulü marazında arz ve istirham eyleriz. Ferman 17 Haziran 1336
Ermeni Reisi Ruhanisi Protestan Reisi Ruhanisi Eshabı Emlâkadan
Vartan Ohanis Ohanis Yeni Komşiyan Avik
Dava Vekili Dava Vekili Eshabı Emlâkadan
Hamparsun Berberyan Osep Srupyan Ohanis Bayramyan
Kilis Ermeni cemaati, arzı sadakat için Ankara’ya bu şekilde müracaat ederlerken, Antep Ermenileri Fransızlarla bir türlü alâkalarını kesmiyor, Milli kuvvetler aleyhinde gizlice suikastlar tertip etmekten çekinmiyorlardı.
9 Şubat 1921 de Kilis ve havalisinde bulunan Milli Kuvvetlerin bu muhitten uzaklaştırılması için, Kilis’te bulunan Fransız kuvvetleri Kilis Milli kuvvetlerinin karargâhı olan Cengin köyü üzerine bir taarruz hareketi icra ettiler. Polat beyin kumanda ettiği bu zayıf kuvvet, Fransızların taarruza geçmesi üzerine karargâhını daha şimale nakletti. Fransızlar bunu da bir galibiyet saydılar. Cengin ve civarında bulunan birçok köyleri yağma, birtakım masum köylüleri tevkif ederek Kilis’e döndüler. Bu suretle Antep sancağı Nizip ve Rumkale müstesna olmak üzere Fransızların nüfuzu altına girmiş oldu. 21 Temmuz 1921 tarihinde Maraş’taki kolordudan gelen bir emirle, bütün müfrezelerin şimdilik harekâttan vazgeçerek derhal Kilis’in Siptoruz köyüne çekilmeleri bildirilmiştir.
Balikli köyünde, aynı olayda hem babası Hasan Ağa ile kocası Ökkeş Ağayı şehit veren her anlatışında olayın tazeliğini yaşayan ve gözleri yaşlarla dolan Şavo ninenin anlattıkları; “Ermeniler sabaha karşı, Karbeyaz köyünün etrafını kuşatırlar. Sabah namazı için abdest almak için evinden çıkarak çeşmeye giden Ahmet ağa ile oğlu Selim’i Ermeniler etkisiz hale getirerek esir alırlar. Ahmet Ağanın evinin önünde daha önce toprağa gömdüğü altın paralarını elinden alırlar. Daha sonra Havranın oğlu Mehmet’in (Mamiş’in) evine gelirler. Mehmet ve oğlu İsmail Ermenilere silah ile karşılık verirler. (silahlarından çıkan mermilerin izi halen şu anda Feruz’un oturduğu evde mevcuttur.) Ermenilerin baskısı ve işkencesi ile Ahmet Ağa ve oğlu Selim zulme dayanamayarak Mehmet’in (Mamiş’in) teslimini sağlar. Silah seslerinin çevre köyde duyulması üzerine, Karbeyaz’a 1.5 km mesafede olan Yuvabaşı köyünden Hüseyin Mesmes, Karbeyaz’ın yardımına gelirken, Hüseyin’in karbeyaz’a bir km yaklaşınca Ermenilerin kurşunları ile öldürülür. Karbeyaz’ın Ermeniler tarafından basılmasını haberini alan Balikli köyünden Hasan Ağa Köyün içine ve çevre köylere haber gönderir. “ Karbeyaz köyünü gâvur eşkiyaları basmış, eli silah tutan herkes atına binip gelsin, eğer hasta olup da gelemeyecek olanlar, silahlarını göndersin” diye haber gönderir. Balikli köyünden Ali Göçeri ailesinden Hasan Ağa, Hasan Ağanın damadı ve Mısırlılar ailesinden Ökkeş Ağa, Deli boran ailesinden İbrahim, Küçük Ahmet, Ali Bekir, Alhan ailesinden Kör Hüseyin, Çepolar ailesinden Topal Ökkeş Hüseyinoğlu köyünden Kara Fakı ailesinden Arif Ağa Karbeyaz’ın yardımına giderler. Bu birlik Karbeyaz’ın yardımına giderken Ermenilerle Üçpınar köyü civarında karşılaşırlar. Ermeniler Osmanlı asker elbisesi giymişler. Ermenileri Osmanlı askerinin elbisesi giymiş olarak görünce Hasan Ağa ve beraberindeki birlik, Milis kuvvetlerinin Karbeyaz’ın yardımına gelerek Karbeyaz’ı kurtarmış olacağını düşünerek rahatlarlar. Ermeniler kendi dilleri kadar Türkçe yi de güzel konuştuklarından Hasan Ağa ve beraberindekilere nereye gittiklerini sorarlar. Hasan Ağa da Ermenilerin Karbeyaz köyünü bastığı haberini aldıklarını ve Karbeyaz’ın yardımına gittiklerini söyler. Ermeniler gelen birliği gafil avladıklarından, Hasan Ağayı, Mısırlılar ailesinden Ökkeş Ağayı, Kör Hüseyin, İbrahim, Küçük Ahmet’i Arif Ağayı şehit ederler. Ali Bekir ve Topal Ökkeş kaçarak kurtulurlar. Bu katliamdan sonra Ermeniler Balikli köyünün karşısında Sağır’ın bağından Balikli köyüne silahlı tacizden bulunurlar. Şehitler develere yüklenerek Balikli köyüne getirilirler. Bunu üzerine Balikli köyünden Hasa Ağa, Mısırlılar ailesinden Ökkeş Ağa (MISIRLIOĞLU) Deli Boran ailesinden İbrahim, Küçük Ahmet, Ali Bekir, Alkan ailesinde Kör Hüseyin, Çepolar ailesinde Topal Ökkeş Hüseyinoğlu Köyünden Kara Fakı ailesinde Arif Ağa (YALÇIN) Karbeyaz’ın yardımına giderler. Bu birlik Müfrezeyi gören Ermeniler Üçpınar köyü civarında pusu kurarlar. Hasan Ağanın birliği yaklaşınca Ermeniler ateş etmeye başlarlar. Olay yerinden Hasan Ağa, Ökkeş Ağa, Arif Ağa, Kör Hüseyin, İbrahim, Küçük Ahmet şehit olurlar. Ali Bekir ile Topal Ökkeş sağ olarak kurtulurlar. Bu müsademeden sonra Ermeniler Balikli köyünün karşısında Sağırın bağında Balikli köyüne ateş açarlar. Daha sonra şehitlerin cesetleri develere yüklenerek Balikli’ye getirildi” diye anlatırdı.
Fransızlar ve Ermeniler Kilis, Antep, Maraş, Urfa da 20 000 insanımızı öldürmüşlerdir. Bu nedenle Kilis ve köylerinin geçmişte vermiş olduğu şerefli mücadele ve direnişi saygı ve rahmetle anarak gelecek nesillere aktarmalıyız. Kilis’ milli mücadeleden verdiği kahramanlıklar nedeni ile Gazilik unvanını Antep ile birlikte almıştır. Ancak Kilis’in sonradan il olması nedeni ile ”YİGİT KİLİS” gibi bir unvanı alması haklılığı halen geçerlidir. Bu nedenle Kilis’e bir unvan verilmeli ve şehitlerimizin abideleri dikilmelidir.
Fransızlar, 7-Aralık 1921 de Kilis’i, 25 Aralık 1921 de Anteb’i tahliye ettiler ve buradaki Ermenileride naklettiler.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:
1-Gaziantep Savaşının İç Yüzü Sahir Üzel Doğuş Ltd. o. Matbaası Ankara 1952
2-Balikli , Karbeyaz, Üçpınar , Hüseyinoğlu Köylerinden Kurtuluş savaşı dönemini yaşamış
insanlarımızın anlattıkları.(Hasan Ağanın Kızları, Haci Şavo ve Feride Hanımın anlattıkları)
3- İZZİYE KASABASININ KURULUŞU VE MİLLİ MÜCADELEDEKİ YERİ, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl:005-SAYI:37’den Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK
|