SURİYE'DE BULUNAN ve MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN
ZİYARET EDİLEN BAZI MEKANLAR
Zeyd ibn-u Sabit (r.a.) anlatıyor: Biz bir gün Rasulullah (s.a.v.)'in yanındaydık. Rasulullah; "Şam'a ne mutlu" buyurdular. Ben "Bu mutluluk nedeni nereden geliyor ey Allah'ın Resulü" diye sordum. Buyurdular ki: "Çünkü (Rahmanın melekleri) onun üzerine kanatlarını geriyorlar."
(Tirmizi,Menakip)
Suriye ve özellikle Şam şehri, tarih boyunca bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış, bir çok önemli olaylara sahne olmuş, bunun yanında da önemli şahsiyetleri toprakları üzerinde ağırlamıştır.
Müslümanlar tarafından Mübrarek Şehir olarak kabul edilen Bilad'uş Şam'da (Şam ve civarı) peygamberler, bir çok sahabe, İslam alimi ve evliya türbeleri bulunmaktadır. İşte bu ziyaret yerlerinden bazıları:
Hz.Zekeriyya (a.s.): Kur'an'da adı geçen peygamberlerden biri. Soyu Davud (a.s.)'a dayanmaktadır. Kur'an'da anılan dualarından (Meryem 16/6)
anlaşıldığına göre, soyu daha sonra Yakub (a.s.)'a varmaktadır. Zekeriyya (a.s.) İsrailoğulları'nın peygamberi olduğu gibi, aynı zamanda onların bilgini, reisi ve müşaviri yani danışmanı idi. Zekeriyya (a.s.) ömrünü ibadetle ve insanları Yüce Allah'a inanmaya ve O'nun yolunda yürümeye çağırırdı. Fakat tüm bunlara rağmen önünü göremeyecek kadar gözü dönenler onu şehid ettiler.
Hz.Yahya (a.s.): Kur'an'da adı geçen peygamberlerden biri. Yüce Allah tarafından, Kur'an'da: "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik" (Meryem, 19/7) ayeti ile haber verildiğine göre; Yahya (a.s.), Zekeriya (a.s)'ın oğlu idi. İsâ (a.s)'dan altı ay önce dünyaya gelmiştir. Dolayısıyla, Musa (a.s)'nın şeraitiyle amel eden peygamberlerin sonuncusudur. Küçüklüğünden itibaren saygılı ve ibadet ehli olduğu Kur'an'da şöyle haber verilmiştir. "(O'na çocukluğunda): Ey Yahya! Kitabı kuvvetle tut! (dedik). Henüz çocukken ona hikmeti verdik (Tevratı öğrettik). Tarafımızdan (ona) bir kalp yumuşaklığı ve (günahlardan) temizlik (verdik).
O, çok muttaki idi. Anasına ve babasına itaatli idi. Serkeş ve asi değildi. Dünyaya getirildiği gün de, öleceği gün de, diri olarak (kabirden) kaldırılacağı gün de, ona selam olsun!"
Yahya (a.s)'da, babası Zekeriyya (a.s) gibi milleti tarafından şehid edildi.
Hz. Hüseyin (r.a.): Hz.Hüseyin (r.a.); Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.)'in küçük torunudur. Hicretin dördüncü yılında Medine'de doğmuştur. Ağabeyi Hz.Hasan'dan 1 yaş küçüktür. Resulullah, onu ve ağabeyini çok sever, zaman zaman onlarla oyun bile oynardı. Bazen namaz kılarken Hz.Hüseyin ve Hz.Hasan O'nun mübarek sırtına çıkar, O'da torunları düşmesin diye dikkat eder, secdeyi uzatırdı.
Her hareketiyle Peygamberimize benzeyen Hz.Hüseyin, Hicretin 61.senesinde Küfe'liler tarafından hilafet vazifesini yüklenmek üzere çağırıldı. Aile ve efradını yanına alarak Küfe'ye doğru yola çıktı. Ancak Hz.Muaviye'nin yerine halife olan Yezit'in gönderdiği kuvvetli orduları tarafından Hz.Hüseyin, Kerbela'da sıkıştırılarak şehid edildi. Vefatı sırasında 57 yaşında bulunuyordu. Mübarek başının bulunduğu makam şu anda Şam'daki Emevi camiinin yanındaki özel bölümde ziyaret edilmektedir.
Bilal-ı Habeşi Hz.'leri (r.a.): Hz. Peygamber'e ilk iman edenlerden biri ve sonradan ona müezzin olan sahabî. İslâm tarihinde unutulmaz yeri olan Bilâl-î Habeşî, aslen Habeşistan'lıdır. Bilâl, İslâm'ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b. Halef'in kölesiydi. İslâm'ın ortaya çıktığı yıllarda bir çok kimse soylarının yüksekliğine, şirk toplumu içindeki nüfuzlarına bakarak kavim ve kabîle taassubuna düşmüş, İslâm'a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı. Bilâl b. Rebah gibi kimseler de zayıf ve acizliklerine rağmen hak davete uyup şirkten kurtulmuşlardı. İşte Bilâl b. Rebah (r.a.) İslâm davetine ilk icabet edenlerden biriydi. Hz. Bilâl'in doğruluk ve ahlâkı, İslâm'a bağlılığı bütün çağdaşları tarafından aynı derecede takdir edilmekte ve övülmekteydi. Artık o, siyahî bir köle değil, ashabın ileri gelenlerinden ve İslâm devletinin yönetiminde söz sahibi olan müminlerden biriydi.
Peygamber efendimizin vefatından sonra gördüğü bir rüya üzerine Medine'ye gitmiştir. Burada Hz.Hasan ve Hüseyin'in ısrarına dayanamayarak Medine'de sabah ezanını okumuş, okuduğu ezanla Resulullah'ın hasretiyle tutuşmuş olan bütün ahali sokağa dökülerek Resulullah'ın sağ olduğu günleri hatırlamış ve sanki Resulullah kalkmış ta Bilal'e ezan okutmuşçasına herkes hıçkırıklara boğulmuştu.
Tekrar Şam'a dönen Bilal-ı Habeşi Hz.'leri, 642 yılında Şam'da vefat etmiş, Ehli Beyt Mezarlığı olarak bilinen (Bab'üs Sağir) mezarlığa defnedilmiştir.
Abullah Bin Ümmi Mektum (r.a.): Peygamberimizin İslamiyet'i anlatmaya başladığı ilk zamanlarda iman ile şereflenerek Müslüman oldu. Ãmâ olup, bazı savaşlarda Peygamberimiz kendisini Medine'ye vali olarak bırakırdı. Peygamberimiz kendisine çok iltifat edip, daima gönlünü alırdı. 636 sene- sinde Kadisiye savaşında şehit olduğu rivayet edilen Abdullah Bin Ümmi Mektum'un, Şam'daki Bab'üs Sağir mezarlığında türbesi bulunmaktadır.
Halid Bin Velid Hz.'leri (r.a.): Hz. Peygamberin, hakkında "ne güzel kul" diye buyurduğu sahabî. Lakabı Seyfullah (Allah'ın Kılıcı)'dır. Hz. Peygamber (s.a.s.) Mute savaşındaki başarısından ötürü onu Allah'ın kılıcı diye övmüştür. Yedinci hicrî yılında Müslüman olmuştur. Suriye sınırında Bizanslıların ordu hazırladıkları haberi gelince hilafet merkezinden Şam'a gitmesi emri verildi. Hz.Halid şehri muhasara etti ve hicri on dördüncü yılında zaptetti. Daha sonra Humus'u fethetti. Yermük savaşında Bizanslıları bozguna uğrattı. Kudüs'ü kuşattı ve teslim aldı. Böylece bütün Suriye mıntıkası Müslümanların eline geçti. Vefatı sırasında "Vücudumda hiçbir yer yok ki, bir kılıç, mızrak veya ok yarası bulunmasın. Ama şimdi yatağımda uzanarak ölüyorum, cephelerde ölmeliydim. Savaşlarda ölümü aradım ama ölüm bana oralarda nasip olmadı. Korkakların gözü aydın olsun! Artık İslam'ın Halid'i yok" dediği rivayet edilir. Kabri Suriye'nin 3.büyük şehri, Hz.Ömer döneminde valilik yaptığı Humus'ta Halid Bin Velid Camii'nde bulunmaktadır. Türbedeki kabrinin yanındaki küçük kabir de Hz. Halid'in oğlu Abdurrahman'a aittir. Ayrıca cami içerisinde Hz. Ömer'in oğlu Ubeydullah'ın kabri de vardır.
Seyide Zeynep (r.a.): Peygamber Efendimizin torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatma'nın kızları, İmam-ı Hasan ve Hüseyin'in kız kardeşidir. Kabri (diğer bir rivayete göre ise makamı) Şam'daki Seyide Zeynep camii içerisindedir. Hz.Zeynep (r.a) Kerbela vakasını bizzat yaşamış,bütün yakınlarının ölümünü izlemiş, çok cefalar çekmiş, yüksek manevi makamlara sahip hanımlar arasındadır.
Mevlana Halid-i Bağdadi Hz.'leri: M.1779 (H.1224) yılında Irak-Süleymaniye'nin Karadağ kasabasında doğmuştur. Zamanın ünlü hoca ve alimlerinden eğitim görmüş, Arapça ve Farsça nazım ve nesirdeki üstünlüğü ile en önde gelen belagat alimleri seviyesine yükselmiştir. Mevlana Halid
(k.s.) dini ilimlerin yanı sıra matematik, geometri, astronomi ve coğrafya tahsil eder. Hicri 1224 yılında Hindistan'ın Cihan Abad şehrine giderek, orada Şeyh Abdullah Dehlevi Hz.'leri'nin mürşitliğinde Nakşibendi tarikatının eğitimine girer. Kısa süre sonra "irşad icazeti" alarak beş tarikata halife olur. Daha sonra Bağdat'a yerleşerek burada on yıl kaldıktan sonra Şam'a yerleşir.Kaldığı her yerde, kalabalık insan gruplarının izdihamı içerisinde bir çok alim ve emir onu ziyarete gelir. Gelenleri çeşitli ilmi konularda yetiştirmeye çalışır ve irşad eder. Miladi 1827 (H.1242) yılında Şam'da vefat eder ve buraya defnedilir.
Muhyiddin-i Arabi Hz.'leri: İsmi, Ebu Bekir Muhammed Bin Ali olup, İbn-i Arabi ve Şeyh-i Ekber lakaplarıyla meşhur olmuştur. Dini ihya eden manasında Muhyeddin ismini de almıştır. Ünlü mutasavvıf, 1165 yılında Endülüs'teki Mürsiyye kasabasında doğmuştur.
Mükemmel bir dini ve fenni ilim tahsili yapan Muhyeddin-i Arabi Hz.'leri, kendisinden yüzlerce sene sonra ortaya çıkacak olan telgrafın çalışma tekniğini bildirmştir. Yüzyıllar sonra Edison'u dahi "üstadım" demek mecburiyetinde bırakmıştır. Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u fethedeceğini ve Yavuz Sultan Selim Han'ın Şam'a geleceğini keşif yoluyla haber vermiştir.
Şeceret-ün-Numaniyye fi Devlet-il-Osmaniyye isimli eserinde; "Sin Şın'a gelince, Muhyiddin'in kabri ortaya çıkar" buyurdu. Muhyiddin-i Arabi Hz.'leri Şam'da, kalbi para sevgisiyle dolu bir grup kimseye; "Sizin taptığınız, benim ayağımın altındadır." dedi. Orada bulunanlar bu sözü anlayamadılar ve 1240 yılında 75 yaşında iken Şeyhi şehit ettiler. Halk onu Şam'da bir yere defin etti ve büyüklüğünü anlayamadıkları için de kabrinin üzerine çöp döktüler. 276 yıl sonra Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Şam'a girdiğinde "Sin Şın'a girince benim kabrim ortaya çıkar" sözünün ne demek olduğun anladı ve araştırarak Muhiddin'i Arabi Hz.'lerinin kabrini buldu. Çöpleri temizleterek, kabrin üzerine güzel bir türbe, yanına cami ve imaret yaptırdı. Ayrıca Şeyh Muhiddin'in vefatından önce ayağını yere vurarak; "Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır" buyurduğu yeri tespit ettirip, orayı kazdırdı. Orada küp içinde altın çıktığı görüldü. Bundan "Siz, Allah'ü Teala'ya değil de, paraya ve altına tapıyorsunuz" demeyi kasdettiği anlaşıldı.
Hz. Ebu'd-Derda (r.a.): Resulullah (s.a.v.)'in, Kur'an, fıkıh ve hadis ilimlerinde önde gelen ashabından biri. Hazrec kabilesine mensuptur. Şam fâkihi diye meşhurdur. Peygamberimizden bir çok hadis rivayet etmiştir. İlim hakkında şöyle buyurmuştur: "İlim ancak arayıp, öğrenmekle olur. İlim için sabah çıkıp, akşam dönmenin cihad olmadığını sanan kimsenin aklı eksiktir." Ebu'd-Derda Hz.Ömer zamanında Şam kadılığına getirilmiş ve hicretin 32. yılında burada vefat etmiştir.
Ömer Bin Abdulaziz (r.a.): Emevî halîfelerinin sekizincisidir. Annesi, Hazret-i Ömer'in oğlu Âsımın kızıdır. Kendisinden "Adâlette ikinci Ömer" olarak söz edilir. Ayıca Müslümanlar Ömer Bin Abdulaziz'i İslam'ın 5. Halifesi olarak kabul ederler. Doğum yeri ve tarihi konusunda değişik rivayetlerin bulunduğu Ömer Bin Abdülaziz'in Medine'de doğduğu rivayeti kuvvetli görüşlerdendir. Babası Abdülaziz'in Mısır âlisi olması münasebetiyle hayatının büyük bir bölümü orada geçmiştir. Daha sonra babasının isteği üzerine Medine'ye giden Ömer b. Abdülaziz eğitimini orada tamamlamaya çalışmıştır.
Halife Süleyman b. Abdülmelik'in ölümünden sonra Halife seçildi. Abdülmelik'in oğulları Yezid ve Hişam tarafından buna itiraz edilmişse de halkın teveccühüyle bu iş tamamlandı ve Ömer b. Abdülaziz Halife oldu. Halife Ömer, Müslüman olanların hangi ırktan olursa olsun diğer Müslümanlarla eşit olduklarını açıkladı. Onlardan vergi (haraç) alınmayacağını ifade etti. Savaştan ziyade barışı esas alan Ömer, bu tutumundan dolayı birçok kabilenin Müslüman olmasını sağladı.
İki sene beş aydan fazla sürmemiş olan Hilafeti esnasında, içte ve dışta fevkalade hayırlı işler yapmıştır. Fitnecilerin fitnesine maruz kalan Halife, hicrî 101 yılının Recep ayında vefat etti. Mezarı Halep'e 80 km mesafede bulunan Maarratün-Numan mevkiindedir.
Selahaddin-i Eyyubi: Tarihteki büyük komutanlardan Selahaddin-i Eyyubi 1137 yılında doğdu. Haçlı seferlerine ilk karşı koyan büyük kumandan, Haçlı orduları tarafından işgal edilen Kudüs'ü 1187 yılında yeniden fethetmiştir. Selahaddin-i Eyyubi, İslam dünyasında yetişen, ama Batılılarca da takdir edilen büyük bir kahramandır. Gerek Doğulu, gerekse Avrupalı kalemler tarafından hayatı, kahramanlığı, zaferleri, hoşgörüsü ile en çok merak edilen ve bu vesileyle romanlara, hikayelere, filmlere konu olan nadir tarihi şahsiyetlerden birisi bu büyük hükümdardır. Salahaddin-i Eyyubi'nin mezarının bulunduğu türbe Emeviye Camisi yanında bulunmaktadır. Aynı türbe içerisinde bulunan diğer mezar ise eşine aittir.
Ayrıca Selahaddin-i Eyyubi türbesinin avlusunda, 1914 yılında Filistin'de uçakları düşen ve ilk hava şehitlerimiz olan Fethi Bey, Sadık Bey ve Nuri Bey'in mezarları bulunmaktadır.
|